Erdal Yılmaz, his name has been changed, talks about his life in Istanbul and uses his own experience to deal with different phases of migration and arrival. He describes himself as a fleeing person. According to Erdal, migration is not a one-time journey from A to B, but a cycle that forces people to keep moving.
Göçün Dört Mevsimi
Sonbahar
Sıradan ve -nispeten- parlak bir öğrenci olarak İstanbul’da orta sınıf 11Kimin orta sınıf tanımının içine girdiği hatta orta sınıfın var olup olmadığı elbette tartışmalı bir konu. bir ailenin çocuğu olarak büyüdüm. Annem radikal seküler ve Atatürk’ün ilkelerine 22Cumhuriyetçilik, (sivil-) milliyetçilik, laiklik, devletçilik (tamamen serbest piyasa değil), inkılapçılık (Atatürk inkılaplarının geliştirilmesi ve korunması), halkçılık (hiçbir gruba ayrıcalık tanınmaması). inanan bir öğretmen, babam ise bazı solcu yoldaşlarıyla birlikte kurdukları mini bir reklam ajansında çalışan asgari ücretle çalışan bir sosyalist bir işçiydi. Kültürel ve sosyal sınıfımızın, ekonomik sınıfımıza göre daha yüksek olduğunu düşünüyorum. İlk üniversite denememden sonra İstanbul’da anarşist hareketin 33O dönemde hayvan özgürlükçü, uygarlık karşıtı, ilerleme düşüncesine eleştirel, yeşil bir anarşizme yakın bir çevrede olduğumu söyleyebilirim. Otoriterliğe; lider, sembol ve parti kültlerine son derece mesafeliydik; belki de bu sebeplerden ötürü o dönemde kendimizi ‘solcu’ olarak tanımlamıyorduk. içinde yer aldım, arkadaş gruplarıyla, daha büyük gruplarla ya da bireysel olarak; otostopla dolaşmak, rastgele yerlerde ve evlerde yatmak, çeviriler yapmak, bir şeyler basmak ve dağıtmak, anarşist propagandanın bir parçası olmak, bol miktarda çay, sabahlara kadar politik muhabbetler, uzun uzun kahvaltılar, rastgele insanlarla rastgele muhabbetler, toplantılar, işgaller, anarşist mekanlar, gergin tartışmalar, gece yürüyüşleri, eylemler ve başka şeyler.
2017’ye kadar da aslında Avrupa’ya gitmeyi aklımdan geçirmedim, bunda avrupamerkezciliğe, sömürgeciliğe olan mesafeli duruşum da etkili olmuş olabilir. Ancak hareketin imkanları ve motivasyonunun kayboluşu, 2018 sonundan itibaren yasal olarak artık erteletemeyeceğim için başlayacak olan zorunlu askerlik sorunum 44Aktif olarak bu alanda mücadele yürütmesem de aynı zamanda bir vicdani retçiyim. -fiziki ve psikolojik büyük bir tehditti benim için-, 2015-2016’daki Türkiye Kürdistan’ındaki savaş 55Türk-Kürt çatışması Temmuz 2015’ten bu yana yeniden alevlendi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında yaklaşık iki buçuk yıl süren barış görüşmeleri çöktü. Hükümetin 24 Temmuz 2015’te PKK’ya karşı sınır ötesi askeri harekat başlatmasından bu yana şiddet tırmanıyor. Türk güvenlik güçlerine ve sivil devlet tesislerine yönelik saldırıların ötesinde, PKK, gençlik örgütü Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’nin (YDG-H) yardımıyla savaşı ilk kez Güneydoğu’daki Kürt şehirlerine taşırken, devlet de etkilenen şehir ve illeri aylarca özel kuvvetler ve askeri tanklarla doldurdu ve keskin nişancıların ateşi altında kaldı. Yaz 2016 başına kadar süren acımasız şehir savaşı sonucunda, özellikle keskin nişancılar tarafından çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dahil olmak üzere çok sayıda sivil öldürüldü; 400.000’den fazla insan ülke içinde yerinden edildi. Kürt metropolü Diyarbakır’ın tarihi eski kenti de dahil olmak üzere çok sayıda tarihi kent bölgesi ve geçim kaynakları tamamen yok edildi (Kaynak: Gürbey, G., 2017: Renewed escalation of violence in the Turkish-Kurdish conflict. https://www.bpb.de/shop/ magazines/apuz/243025/renewed-escalation-of-violence-in-the-Turkish-Kurdish-conflict/). ve Türkiye’deki yükselen (ya da hep var olan) milliyetçilik, Türk bayrağını ve Türkiye’nin memurlarını dahi görmek, Türkiye’nin ulusal marşını dahi duymak istememem, belki de ilerleyen yaşım beni yeni arayışlara itti.
Bu arayışın, duyguların birikimli olduğunu düşünüyorum. Almanya’da muhtemel olarak çalışmak, tutunmak için, buraya geldiğimde bir mesleğim olsun diye 2017’de bir aşçılık kursuna gittim.
Kış
Ausbildung, üniversite yoluyla gelmek, çalışma izni ile gelmek gibi diğer yolları arasam da bütün yollar kapalıydı, en azından benim gibi eğitimsiz, mesleki tecrübesi ya da Almanca bilgisi olmayan birisi için. Bütün yolların kapalı olduğunu öğrendikten sonra birlikte olduğum partnerimle 2018 yılında evlilik kararlı aldık. Onunla 2015’te yine İstanbul’da anarşist bir infoshopta tanışmıştık, evliliğimize kadar da hem ben onu Almanya’da Schengen Vizesi yoluyla hem de o beni Türkiye’de ziyaret etmeye devam etmişti. Evlilik sürecinde kağıt ve bürokrasi süreci oldukça yorucuydu, özellikle de elbette Almanya tarafı. Fakat evlenmeyi başarmıştık!
Eğer Almanya’ya gelemeseydim askerlik sorunumun başlaması ile de beraber gelen psikolojik yıkımın akabinde önümde -teoride- birkaç ihtimal olacaktı. Birinci ihtimal politik konulardan uzaklaşmaya çalışıp ‘kendimi kurtarmanın’ yollarını arayacaktım, bu da karakterimde daha ağır yıkımlar yaratacaktı. İkinci ihtimalle kendimi belli oranlarda sansürleyip, törpüleyip düşük seviyede da inandıklarımı söylemeye ve yapmaya devam edecektim, ki bu çoğu sol ve özgür düşünceli insanın yapmak zorunda bırakıldığı durum. Ancak baskıcı ve faşizan bir yönetimde bunu dahi gerçekleştirmek zor olabiliyor.
İlkbahar
2018 yılında evlendik ve sonrasında vizem çıkıp Almanya’ya geldiğimde çok mutluydum, gerçekten. Türkiye’de artık kesinlikle yaşamak istemiyordum, aslında neresi olduğu da önemli değildi. Oturum iznimi doğal olarak evlilik üzerinden almıştım fakat yine de kaçan birisi 66Elbette mülteci değilim, çünkü bu statüyü çalmak istemiyorum. Bana göre mülteci statüsünü gerçekten hak eden insanlar almalı, fakat bunun dışındaki her insanın da istediği her ülkede yaşama ve çalışma hakkı olmalı. olarak hissediyordum, çünkü Türkiye’deki fiziki ve duygusal durumu artık kaldıramıyordum.
Gelişimin ardından zorunlu askerliğimi de tekrar yasal olarak erteletmeyi başarmıştım. Öncesinde üniversitede kayıtlı olmak yoluyla erteletiyordum. Türkiye’deyken evlilik öncesi ve sonrasında Almanca çalışmaya başlamıştım ve A2 seviyesine gelmiştim. BAMF’ta yapılan seviye sınavında da iyi bir not aldım ve direk B1 seviyesinde başladım. Şanslıydım ve birkaç ay içinde bir vegan restoranda Minijob olarak iş buldum.
En azından bir iş bulmam, kira ve faturalara destek çıkmam, biraz Almanca öğrenmem benim kendime olan güvenimi artırdı. Başlangıçta kendimi aşırı güvensiz hissediyordum, hiç olmadığı kadar ve bu yalnızca bir his değil materyal koşulların getirdiği bir gerçeklikti. Fakat her geçen ay daha umutlu ve güvenli bakmaya başladım.
Yaz
2020’de WG’den çıkıp şu anda yaşadığımız sol bir ev projesine taşındık. Bu da benim için önemli bir adımdı, çünkü artık eşantiyon olarak gelmemiştim, beni de ben olarak kabul etmişlerdi. 2020 yılı sonuna kadar aynı vegan restoranda çalışmaya devam ettim, ancak pandemi sebebiyle bütün işçileri çıkardı. Belki de bu bir fırsattı, çünkü o süreçte C1 Hochschule sınavına hazırlık yapmak için zamanım olmuştu. 2021 yılı başında da sınavı geçip üniversite için araştırmalara başladım.
Ancak yaz aylarında ciddi bir kaza geçirdim ve birçok kemiğimi kırdım. Benim için çok zor bir belirsizlik dönemiydi, ancak bu yazıyı yazdığım 2023’e kadar hem üniversite harika gidiyor hem de sakatlığım büyük oranda iyileşti (nazar değmesin). Sınırsız oturum aldım, Almancam mükemmel olmasa da 2 yıl öncesine kadar oldukça iyi, üniversitede çok daha aktifim – politik olarak da -, bir gelecek planım ve umudum var, Berlin sol hareketi içinde kendime bir yer buldum 77Eğer ‘entegrasyon’ diye bir şey varsa, bunun performatif olduğuna inanıyorum, çünkü özellikle son üç dört yıl içinde houseprojekt ve sol özgür alanlarda geçirdiğim vakitler beni bir Berlin Solcusu yaptı.. Ve bütün bunlar için partnerimin benim için yaptıklarına (bürokrasi, kalacak yer, psikolojik destek, akademik destek…) geri dönüp baktığımda gözüme her gün daha büyük geliyor.
Sonbahar
Ancak aynı zamanda Almanya’yı ve Berlin’i son durak olarak göremiyorum, her geçen gün -yükselen mi yoksa sıradan mı bilmiyorum- faşizmin ağırlığını hissediyorum. Türkiye’deki gibi artık kamusal alanda sesimi alçaltıp konuşuyorum, telefonda ya da bir yazışmada kullandığım kelimelere dikkat ediyorum.
Birkaç ay önce partnerim ve başka arkadaşlarımızla yaptığımız Rügen gezisinde de çok net bir şekilde -bana sözlü ya da fiziki yönelmese dahi, bakışlardan, tarzlardan, tatoolardan, faşist semboller yoluyla- açık faşizmi gördüm. Devlet düzeyinde, medyada ya da sokaklarda örgütlü-örgütsüz faşizm yükseliyor 88Yeşil ve sol düşünceye sahip insanlara, cinsiyet rollerini kabul etmeyenlere, Müslümanlara ve elbette mültecilere yönelik nefret yalnızca sokakta, sosyal medyada, okulda ve iş yerinde değil, eyalet ya da federal meclislerinde de yükseliyor. Haziran 2023 itibariyle anketlerde yüzde 19 ve yüzde 28 alan iki partinin önemli isimleri neredeyse her gün sol, yeşil ve ‘cinsiyet’ ideolojisinin tehlikelerinden bahsediyorlar..
İmkanlarımı, yeteneklerimi, Türkiye’de öğrendiğim aşçılık gibi, artırıp başka coğrafyalara ülkelere gitmek istiyorum. Alman pasaportu, en azından bir Bachelor diploması elimde olarak, eğer başka ülkelere gidersem aynı zayıflık ve kırılganlıkları bir daha yaşamak istemiyorum (mümkünse). Daha kış olmasa da sonbaharın başlarında gibi hissediyorum ve kış gelmeden hazır olmam gerek.
Sonsözler
Zaten dakiktim, iyice dakik oldum. Mesafeliydim, iyice mesafeli oldum. Sistematiktim, iyice sistematik oldum. Vatan hainiydim, vatansız oldum 99Elbette bürokratik bir statü olarak vatansız değilim ama duygusal olarak herhangi bir devletle bağım yokmuş gibi hissediyorum.. Diasporaydım, diasporadan uzaklaştım, başka bir şey oldum. Türkiye’de orta sınıf olmayı, kaderimi, bana çizilen yolu reddettim; şimdi de altsınıf olmayı, bana çizilen yolu, kaderimi reddediyorum. Sol demokratlığı, ilerlemeciliği, gizli milliyetçiliği reddettim; anarşist oldum. Maço, ataerkil, transfobik solu reddettim; pro-feminist, queer-friendly oldum. İstanbul, ortadoğu solcusuydum; Berlin-Avrupa solcusu oldum. Dünyanın (insanın?) geleceğinden umudum yok ancak hareketime ve ideolojime olan bağlılığım, inancım tam. Nerede ve nasıl olursa olsun mücadeleye devam etmek istiyorum. Okuduğunuz için teşekkürler.
Footnotes
1Kimin orta sınıf tanımının içine girdiği hatta orta sınıfın var olup olmadığı elbette tartışmalı bir konu.
2Cumhuriyetçilik, (sivil-) milliyetçilik, laiklik, devletçilik (tamamen serbest piyasa değil), inkılapçılık (Atatürk inkılaplarının geliştirilmesi ve korunması), halkçılık (hiçbir gruba ayrıcalık tanınmaması).
3O dönemde hayvan özgürlükçü, uygarlık karşıtı, ilerleme düşüncesine eleştirel, yeşil bir anarşizme yakın bir çevrede olduğumu söyleyebilirim. Otoriterliğe; lider, sembol ve parti kültlerine son derece mesafeliydik; belki de bu sebeplerden ötürü o dönemde kendimizi ‘solcu’ olarak tanımlamıyorduk.
4Aktif olarak bu alanda mücadele yürütmesem de aynı zamanda bir vicdani retçiyim.
5Türk-Kürt çatışması Temmuz 2015’ten bu yana yeniden alevlendi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında yaklaşık iki buçuk yıl süren barış görüşmeleri çöktü. Hükümetin 24 Temmuz 2015’te PKK’ya karşı sınır ötesi askeri harekat başlatmasından bu yana şiddet tırmanıyor. Türk güvenlik güçlerine ve sivil devlet tesislerine yönelik saldırıların ötesinde, PKK, gençlik örgütü Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’nin (YDG-H) yardımıyla savaşı ilk kez Güneydoğu’daki Kürt şehirlerine taşırken, devlet de etkilenen şehir ve illeri aylarca özel kuvvetler ve askeri tanklarla doldurdu ve keskin nişancıların ateşi altında kaldı. Yaz 2016 başına kadar süren acımasız şehir savaşı sonucunda, özellikle keskin nişancılar tarafından çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dahil olmak üzere çok sayıda sivil öldürüldü; 400.000’den fazla insan ülke içinde yerinden edildi. Kürt metropolü Diyarbakır’ın tarihi eski kenti de dahil olmak üzere çok sayıda tarihi kent bölgesi ve geçim kaynakları tamamen yok edildi (Kaynak: Gürbey, G., 2017: Renewed escalation of violence in the Turkish-Kurdish conflict. https://www.bpb.de/shop/ magazines/apuz/243025/renewed-escalation-of-violence-in-the-Turkish-Kurdish-conflict/).
6Elbette mülteci değilim, çünkü bu statüyü çalmak istemiyorum. Bana göre mülteci statüsünü gerçekten hak eden insanlar almalı, fakat bunun dışındaki her insanın da istediği her ülkede yaşama ve çalışma hakkı olmalı.
7Eğer ‘entegrasyon’ diye bir şey varsa, bunun performatif olduğuna inanıyorum, çünkü özellikle son üç dört yıl içinde houseprojekt ve sol özgür alanlarda geçirdiğim vakitler beni bir Berlin Solcusu yaptı.
8Yeşil ve sol düşünceye sahip insanlara, cinsiyet rollerini kabul etmeyenlere, Müslümanlara ve elbette mültecilere yönelik nefret yalnızca sokakta, sosyal medyada, okulda ve iş yerinde değil, eyalet ya da federal meclislerinde de yükseliyor. Haziran 2023 itibariyle anketlerde yüzde 19 ve yüzde 28 alan iki partinin önemli isimleri neredeyse her gün sol, yeşil ve ‘cinsiyet’ ideolojisinin tehlikelerinden bahsediyorlar.
9Elbette bürokratik bir statü olarak vatansız değilim ama duygusal olarak herhangi bir devletle bağım yokmuş gibi hissediyorum.
4 seasons of migration
Autumn
I grew up as a simple and – relatively – able student in a middle class family 11In my opinion, who falls under the definition of the middle class, or whether there is a middle class at all, is of course a controversial question. in Istanbul. My mother was a radical secular teacher who believed in the principles of Ataturk 22Republicanism, (civic) nationalism, secularism, statism (not completely free market), reformism (developing and protecting Ataturk’s reforms), populism (no privileges for any group), and my father was a socialist minimum wage worker who lived in a small advertising agency that he had founded with some of his left-wing comrades. I believe our cultural and social class was higher than our economic class. After my first attempt at university, I became involved in the anarchist movement in Istanbul 33I would say that at that time I belonged to a circle of animal liberationists who were critical of the idea of progress and development and close to green anarchism. We were very far from authoritarianism and cults of leaders, symbols and parties; perhaps for these reasons we did not define ourselves as “left” back then., with groups of friends, with larger groups or individually; I hitchhiked, slept in random places and houses, translated, printed and distributed texts, was part of anarchist propaganda, drank a lot of tea, had political conversations until the morning, had long and late breakfasts, had random conversations with random people, organized meetings, occupied Houses, anarchist spaces, tense discussions, night walks, demonstrations and other things.
Until 2017, I never actually thought about going to Europe; my distance from Eurocentrism and colonialism may have been effective. But the loss of opportunities in the movement, my compulsory military service, which would begin at the end of 2018 because I could no longer legally postpone it – that was a physical and psychological threat to me 44I am a conscientious objector to military service, although I do not actively participate in this fight. – , and the Turkish-Kurdish conflict 55The Turkish-Kurdish conflict has flared up again since July 2015. Peace talks lasting around two and a half years between the ruling Justice and Development Party (AKP) and the Kurdistan Workers’ Party (PKK) collapsed. Violence has escalated since the government launched a cross-border military offensive against the PKK on July 24, 2015. Beyond attacks on Turkish security forces and civilian state facilities, the PKK brought the war into the Kurdish cities in the southeast for the first time with the help of its youth organization, the Patriotic Revolutionary Youth Movement (YDG-H), while the state flooded affected cities and provinces with special forces and military tanks for months and came under fire from snipers. As a result of the merciless urban war until early summer 2016, many civilians were killed, especially by snipers, including children, women and the elderly; more than 400,000 people became internally displaced people. Numerous historic city districts – including the historic old town of the Kurdish metropolis of Diyarbakır – as well as livelihoods were completely destroyed (Source: Gürbey, G., 2017: Renewed escalation of violence in the Turkish-Kurdish conflict. https://www.bpb.de/shop/ magazines/apuz/243025/renewed-escalation-of-violence-in-the-Turkish-Kurdish-conflict/), the emerging (or omnipresent) nationalism in Turkey, the fact that I no longer see the Turkish flag, no longer hear the Turkish national anthem I didn’t want to see Turkish civil servants anymore, and perhaps my advancing age made me look for new ways.
I think this search, these feelings were cumulative. In 2017 I took a cooking course in Istanbul to work in Germany to gain a foothold so that I can have a job when I come here.
Winter
Although I was looking for other options such as training, studying or a work permit, all avenues to come to Germany were closed, at least for someone like me with no university degree, no professional experience and no knowledge of German. After learning that all avenues were closed, my partner and I decided to get married in 2018. We had met in 2015 in an anarchist information shop in Istanbul, and until we got married, I continued to visit her in Germany on a Schengen visa, and she continued to visit me in Turkey. The paperwork and bureaucracy associated with the marriage were quite strenuous, especially on the German side of course. But we managed to get married!
If I hadn’t managed to get to Germany, I would have – theoretically – had several options: The first option would have been to distance myself completely from political issues in order to protect myself. The second option would have been that I would have censored myself to some extent and continued to say and do what I believe in at a low level. A path that most left-wing and free-thinking people take. But in an oppressive and fascist regime this path is difficult and dangerous.
Spring
We got married in 2018 and later I got my visa and came to Germany. I was very happy, really. I definitely didn’t want to live in Turkey anymore, it didn’t really matter where. I got my residence permit due to marriage, but I still felt like a refugee 88Of course I am a person fleeing, but I am not a refugee because I do not want to acquire this status. In my opinion, refugee status should be reserved for the people who truly deserve it, but everyone else should have the right to live in any country and work wherever they want. because I am with the physical and emotional situation in Turkey couldn’t cope.
After my arrival, I managed to legally postpone my military service again. I started learning German in Turkey and had reached level A2. I got a good grade in the BAMF exam and started straight away with the B1 level. At the same time, within a few months I found a job as a mini-jobber in a vegan restaurant.
Finding a job, paying rent and bills, and learning a bit of German boosted my confidence. At the beginning I felt extremely insecure, more than ever, and this was not just a feeling, but the reality of the material conditions. But with each month that passed, I became more hopeful and confident.
Summer
In 2020 we left the shared apartment and moved into a left-wing house project where we now live. It was an important step for me; I felt accepted. I continued working at the same vegan restaurant until the end of 2020, but due to the pandemic I was laid off. Maybe that was an opportunity because it gave me time to prepare for the C1 university exam. At the beginning of 2021 I passed the exam and started researching for the university.
But in the summer I had a serious accident and broke many bones. It was a very difficult time of uncertainty for me, but as of this year (2023), studies are going great and my injury has mostly healed. I have a permanent residence permit, my German is not perfect, but much better than 2 years ago, I am much more active at the university – also politically -, I have a plan for the future and hope. I have a place in the Berlin left movement 99If there is such a thing as “integration”, then I believe that in the last three or four years I have become a Berlin leftist with the house project and my participation in the left-wing open spaces.. And when I look at what my partner has done for me (bureaucracy, accommodation, psychological support, academic support…), it seems to get better every day.
Autumn
But at the same time I can’t see Germany and Berlin as the final destination, I feel the burden of fascism – I don’t know whether it is rising or is normal – every day. As in Turkey, I now speak in public with a lowered voice, I pay attention to the words I use on the telephone or in written correspondence on my cell phone.
On a trip to Rügen a few months ago with my partner and other friends, I noticed explicit fascism very clearly – even if it was not directed against me verbally or physically, but was visible through looks, styles, tattoos, and fascist symbols. Organized and unorganized fascism is increasing at the state level, in the media or on the streets. 1010The hatred against Greens and leftists, against people who do not accept given gender roles, against Muslims and of course against refugees is not only taking place on the streets, in social media, at school and at work, but also in state and federal parliaments to. Almost every day, celebrities from the two parties, which were polled at 19 percent and 28 percent in June 2023, talk about the dangers of left-wing, green and “gender” ideology.
I would like to expand my opportunities and skills, such as the cooking I learned in Turkey, and go to other areas and countries. With a German passport and at least a bachelor’s degree in hand, I don’t want to experience the same weaknesses and vulnerabilities again (if possible) when I go to other countries. Even though it’s not winter yet, I feel like I’m in early fall and I need to be ready before winter comes.
Epilogue
I was already on time, I became even more punctual. I was distant, I became even more distant. I was systematic, I became even more systematic. I was a traitor to the state, I became stateless 1111Of course I am not stateless in the sense of a bureaucratic status, but emotionally I feel that I have no connection to any state. I was diaspora, I went away from diaspora, I became something else. I rejected being middle class in Turkey, my fate, the path that was marked out for me; now I reject being part of the lower class, the path that was marked out for me, my fate. I rejected left-wing democracy, progressivism, hidden nationalism; I became an anarchist. I rejected the macho, patriarchal, transphobic left; I became pro-feminist, queer-friendly. I was an Istanbul, Middle Eastern leftist; I became a Berlin, European leftist. I have no hope for the future of the world (people?), but my commitment and belief in my movement and ideology are complete. Thank you for the attention.
Footnotes
1In my opinion, who falls under the definition of the middle class, or whether there is a middle class at all, is of course a controversial question.
2Republicanism, (civic) nationalism, secularism, statism (not completely free market), reformism (developing and protecting Ataturk’s reforms), populism (no privileges for any group)
3I would say that at that time I belonged to a circle of animal liberationists who were critical of the idea of progress and development and close to green anarchism. We were very far from authoritarianism and cults of leaders, symbols and parties; perhaps for these reasons we did not define ourselves as “left” back then.
4I am a conscientious objector to military service, although I do not actively participate in this fight.
5The Turkish-Kurdish conflict has flared up again since July 2015. Peace talks lasting around two and a half years between the ruling Justice and Development Party (AKP) and the Kurdistan Workers’ Party (PKK) collapsed. Violence has escalated since the government launched a cross-border military offensive against the PKK on July 24, 2015. Beyond attacks on Turkish security forces and civilian state facilities, the PKK brought the war into the Kurdish cities in the southeast for the first time with the help of its youth organization, the Patriotic Revolutionary Youth Movement (YDG-H), while the state flooded affected cities and provinces with special forces and military tanks for months and came under fire from snipers. As a result of the merciless urban war until early summer 2016, many civilians were killed, especially by snipers, including children, women and the elderly; more than 400,000 people became internally displaced people. Numerous historic city districts – including the historic old town of the Kurdish metropolis of Diyarbakır – as well as livelihoods were completely destroyed (Source: Gürbey, G., 2017: Renewed escalation of violence in the Turkish-Kurdish conflict. https://www.bpb.de/shop/ magazines/apuz/243025/renewed-escalation-of-violence-in-the-Turkish-Kurdish-conflict/)
8Of course I am a person fleeing, but I am not a refugee because I do not want to acquire this status. In my opinion, refugee status should be reserved for the people who truly deserve it, but everyone else should have the right to live in any country and work wherever they want.
9If there is such a thing as “integration”, then I believe that in the last three or four years I have become a Berlin leftist with the house project and my participation in the left-wing open spaces.
10The hatred against Greens and leftists, against people who do not accept given gender roles, against Muslims and of course against refugees is not only taking place on the streets, in social media, at school and at work, but also in state and federal parliaments to. Almost every day, celebrities from the two parties, which were polled at 19 percent and 28 percent in June 2023, talk about the dangers of left-wing, green and “gender” ideology.
11Of course I am not stateless in the sense of a bureaucratic status, but emotionally I feel that I have no connection to any state
Born and raised in Istanbul, Erdal Yılmaz, his name has been changed, became involved in anarchist political circles in Istanbul after a failed attempt to study at university. In 2018 he fled to Berlin (but did not apply for asylum) and has since tried to wage his fight, albeit at a low level, within the housing project and the migrant-refugee movement.
In his personal migration story entitled “4 Seasons of Migration” (written as part of the project Flight – Exile – Participation: Citizen Science on Historical and Current Experiences of Flight as Participatory Educational Work (FEP)) he tries to explain in the autumn chapter that the desire to flee and his feeling of disgust towards the country of residence are cumulative. For winter, he gives his own example of how border policy and residence laws leave people no choice. In the spring, he believes that the feeling of insecurity is directly related to material conditions, and that the one who overcomes these problems comes to summer. In the last chapter he talks about autumn again. For those who criticize the state and society, wherever they are, migration is not a one-time journey from A to B, but a cycle that forces them to go on and on. At least that’s what he thinks and feels in mid-2023.
The essay “4 Seasons of Migration” was published for the first time as part of the project Flight – Exile – Participation: Citizen Science on historical and current refugee experiences as participatory educational work on the We Refugees Archive website (October 30, 2023).